19.Yüzyılda Alman Şarkiyatçıların Bektaşilik Serüveni 1- Bektaşiler Tahtacılar Kızılbaşlar



Rèber Cengiz Ünal, Alevi inanç hizmetlisi olarak toplumsal ve sosyal yaşamda görevini yerine getirmesinin ötesine geçip yaşadığı çağdan geriye bakarak yazar ve okuyucu kişiliğiyle çok önemli işler yapmakta. İşte onlardan biri. 19. Yüzyılda Alman Şarkiyatçıların Bektaşilik Serüveni okumuş, değerlendirmiş, yorumlamış ve notlarını düşmüş. İlgi duyanlar, notlar/yorumlar aşağıda..........

------------------------------------------------------------

Araştırmacı yazar İlhami Yazğan'nın Alman şarkiyatçıların Bektaşilik çalışmalarından derleyip, Almancadan, Türkçeye çevirip yayına hazırladığı;
" 19.Yüzyılda Alman Şarkiyatçıların Bektaşilik Serüveni" başlıklı eseri La Kitap yayınları tarafından 2013 Okuyuculara sunulmuştur.

Alman kaynaklarında tarayıp derledigi, Alevi, Bektaşi ve Kürdoloji, dallarındaki kültür, inanç birikimlerini sadeleştirip açıklamalarıyla kitaplaştırırken, bu konularda yazılı ve görsel olarakta ele almıştır. 


Kitabı okurken 1 asır önceki sorular ve sorunların hala günümüzde devam ettigi ve hala güncelligini yitirmedigidir. Asimilasyona bağlı olarak da inkar ve reddin devam ettigine, yüzyıl geçmesine rağmen hala bir ramak bile ilerlenmedigini görmekteyiz.
Yani masallardaki gibi "az gitmişler, uz gitmişler dere tepe düz gitmişle, 1asırdır yol gitmişler. Birde artlarına bakmışlar ki ne görsünler? bir arpa tanesi boyu yol gitmişler" misali devam etmektedir.

Resmi tarih yazıcıları'nın Hacı Bektaş Veliyi, Ahmet Yeseviye bağlayıp, Bektaşiligi türlük ile islama baglamaları Alman şarkiyatcıları yanıltmasına rağmen yinede bir sürü soru işaretiyle açıp işlenmesine,resmi tahih yazıcılarını memnun etmemiş olacakki (Fuat köprülü, alman şarkiyatcıları kendi doğrultusunda kullanamayınca saldırması gibi) tarafgirligi, kaynakların yetersizligi devletin elitleri tarafından nasıl kandırılmaya, kendilerine aletedinmeye ve yönlendirilmeye çalışılmaya tanık olmaktayız. tabiki bilim insanlarının bu olumsuz koşulara rağmen yinede bilimsel kıriterler ve etik duruşlarıyla olayları ele almalarını engelleyememiştir.

Hele Ömer seyfettin gibi bir yazarın , Türk hikayeciliginin duayeni olan birisinin bile (son hikayesinde, Hacı bektaşi veli velayet namesinde geçen bir hikayeyi nasıl degiştirerek kendine mal etmesi) bir aydın olarak gösterdigi etik olmayan duruşu Alman şarkiyatçı ele alıp bilimsel olarak çürütmesini okurken aynı zihniyet ve tavırlarla günümüz eliti ve devletin aydınlarının ve üniversite kuruluşlarının ugraşlarının nekadar bir birlerinin devamı oldugu görülmektedir. Günümüzde Osmanlının din işleri olan şeyhülislamlık ve şehyhülislamların yerini diyanet işleri ve diyanet başkanı almıştır.

Hoca İshak Efendi'nin "Kaşifu' esrar" eserinde ki iftira ve karalamalara karşı bektaşilerin yazmış oldugu "Reddiye " eseri önemini korurken hala bu eser bulunamamıştır. Günümüzde bilinen Cemalettin çelebinin " Mudefaa"(savunma) isimli eseri ve yine Hamdullah çelebinin şeriat mahkemelerindeki savunması, gibi eserler olmasına rağmen, Reddiye'nin bulunup osmanlıcadan türkçeye kazandırılması büyük bir önem arzetmektedir.


Yine İttihat terakkicilerin, Bu misyonu şeyhhülislamcılar dan devralıp araştırma altında işlemeleri "said Baha" ismi yetmemiş olaçak ki aynı kişi diger takma atlarla "profösör 1400 ve yine Dr. Fric ismiyle manipilasyonlara ve saldırıya geçmişlerdir. Günümüz devlet üniversiteleri de bu konularda bilinç bulandırma ve gerçekleri tersyüz etmeye devam etmekteler.
Bir asır önceki bu kaynak eserlerin ve yazarlarının degerlendirmesini özetleyip bir kılavuz gibi okuyucuya, araştırmacılar ve kurum ve kuruluşlara kaynak sunan Sayın İlhami Yazğanın bu güzel çalışması günümüzle paralelligi çok büyük önem arzetmektedir. Bu konuda okunması gereken kaynakların kısa ve öz olarak ele alınması objektif bir görüş açısı sağlaması eserin önemini daha da perçinlemektedir.
Emegi say olmasın. Xızır yardımcısı olsun.
Reber Cengiz Ünal
03.02.2015